ACI BİR HİKAYE
Genç kadın, gözlerini açtığında saat dokuza doğru geliyordu. İsteksiz isteksiz yatakta doğruldu. Oflaya puflaya terliklerini giydi. Lavaboya yöneldi. Yüzünü yıkadıktan sonra arkadaşını aradı. Telefon cevap vermiyordu. Demek gitmişler dedi. Oğluna seslendi. Haydi kalk, geç kalıyoruz!
Çocuk yorganı kafasına kadar çekti. Duymak istemiyordu belki. Bıkmıştı artık her sabah erkenden kalkıp havuza gitmeye. Aslında anneye de zor gelmeye başlamıştı her sabah zorla çocuk uyandırıp doyurmak, pışpışlamak, zırlamasına dayanmak. Sert bir ses tonuyla yineledi. Haydi diyorum, geç kalıyoruz. Çocuk söylene söylene kalktı. Bağırırcasına ses tonuyla mayosunun yerini sordu. Halbuki yerini oldukça iyi biliyordu. Genç anne iyisinden bir Ya Sabır! çektikten sonra mayoyu oğlana doğru fırlattı. Bu son uyarım biraz daha mızıldarsan beş kardeş geliyor dedi. Nihayet mızmızlık sona ermişti.
Yataktan kalkma mücadelesi sona ermişti ama bu seferde oğlan yemek yememekte ısrar ediyordu. Kadın sabrının son demlerinde Haydi diyorum diye yineledi. Fark etti ki En çok kullandığı söz, Haydi idi. Sonunda çocuk bir bardak süt ile bir dilim kekten oluşan kahvaltı öncesi menüsünü zorla da olsa bitirebilmişti. Çocuk çantasını almadan fırladı çıktı. Anne Off off diye söylene söylene çantayı yüklendi. Merdivenlerden inerken düşünüyordu. Ne diye uğraşıyorum ki sanki, gitmek istemiyorsa gitmesin. Kendi düşüncesini kendisi çürüttü. Gitmesin, gitmesinde burada uğraşacağına hastanelerde uğraş. İçi sıkılmıştı. Yüreği kafesteki bir kuş gibi pırpır çırpınıyordu. Küçük çocuk diyabet hastasıydı. Aileden gelen genetik hastalık, çok erken yaşta bu oğlanı bulu vermişti. İşte yüzmeyle tanışmalarını sağlayan da bu rahatsızlıktı. Çocuk yüzmeye başladığı günden beri diyetine eskisi kadar bağlı kalmak zorunda değildi. Çocuk çoktan ayakkabılarını giymişti.
Oğlunun elini tuttu. Dış kapıyı çekti. Gözleri açıkla kapalı arası yola çıktılar. Daha yüz metre yürümemişlerdi ki balkonda Satıyı gördü genç kadın. Satı mahallenin eskilerinden , biraz akıldan yoksun bir garip kadıncağızdı. Annesinin vefatından sonra aklını iyice oynatan kadın balkondan seslendi. Hişşt, hişt. Genç kadın biraz korkuyla beraber Efendim diyebildi. Satı devam etti:
- Biliyor musun çok şanslısın.
Neden?
_ Ben her sabah seni görüyorum. Oğlun yanında. Onun elinden tutup bir yerlere götürüyorsun. Bıcır bıcır konuşup gülüşüyorsunuz. Benim oğlumsa elimden alındı. Onu çok özledim. Şimdi yanımda olsa neler neler vermezdim
Genç kadın Fena halde üzüldü. Diyecek bir şey bulamadı. Sanki kocaman bir düğüm boğazına takılmıştı.
Üzülme diyebildi. Satı devam etti.
Nasıl üzülmeyeyim? En çok da zoruma giden ne biliyor musun? Bana deli deyip gülüyorlar.Hafife alıyorlar, alay ediyorlar benimle dayanamıyorum.
Hiç gitmiyor musun oğlunu görmeye? diye sordu kadın.
Gitsen ne olacak? Arkadaşları gülüyorlar, hem oğlumda beni unutmuş
Olsun, hiç olmazsa orada çocuğa iyi bakılır dedi genç kadın. Üzülme diye ekledi. Ağlamamak için kendini zor tutarak Görüşürüz diyebildi. Uzaktan el sallayabildi. Aslında o anda Satı ya sarılmak, acısını bölüşmek istedi ama cesaret edemedi. Genç kadın oğlunun elini daha sıkı tutarak, içinden şunları geçirdi. Beterin de beteri var Ya Rabbim. Sana şükürler olsun. Genç kadın ve oğlu yolda uzaklaşırken Satı hala arkalarından bakıyordu. Kim bilir belki de küçük çocukta oğlunu görmüştü. ______________ M.Aslan
En son seninsevdan tarafından 03.05.2013 16:01:44 tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
|