Yazar |
Mesaj |
-
bir-gulus
Bedava-Sitem Bağımlısı
Konum: Mersin
|
04.10.2008, 18:53 (UTC) Mesaj konusu: |
|
|
SANA BAKMAK
her şey yapılabilir
bir beyaz kağıtla
uçak örneğin uçurtma mesela
altına konulabilir
bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
sallanan bir masanın
veya şiir yazılabilir
süresi ötekilerden kısa
bir ömür üzerine.
bir beyaz kağıda
her şey yazılabilir
senin dışında
güzelliğine benzetme bulmak zor
sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
her şeyden
bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
belki tabiattadır çaresi
senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
ve benim
bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
anlarım bitkiden filan
ama anlatamam
toprağın güneşle konuşmasını
sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla
sen bana ışık ver yeter
bende filiz çok
köklerim içimde gizlidir
gelen giden açan soran bere budak yok
bir şiir istersin
içinde benzetmeler olan
kusura bakma sevgilim
heybemde sana benzeyecek kadar
güzel bir şey yok
uzun bir yoldan gelen
tedariksiz katıksız bir yolcuyum
yaralı yarasız sevdalardan geçtim
koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
her şeyi anlattım
olan olmayan acıtan sancıtan
bilsem ki sana varmak içindi
bütün mola sancıları
bütün stabilize arkadaşlıklar
daha hızlı koşardım
severadım gelirdim
gözlerinin mercan maviliğine
sana bakmak
suya bakmaktır
sana bakmak
bir mucizeyi anlamaktır
sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
aşk sorgusunda şahanem
yalnız kelepçeler sanıktır
ne yazsam olmuyor
çünkü bilenler hatırlar
hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
bahçıvanlar değil tüccarlardır
sen öyle göz
sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
sen teninde cennet kayganlığı iken
sana şiir yazmak ahmaklıktır
bir tek söz kalır
dişlerimin arasından
ben sana gülüm derim
gülün ömrü uzamaya başlar
verdiğim bütün sözler
sende kalsın isterim
ben sana gülüm derim
gül sana benzediği için ölümsüz
yazdığım bütün şiirler
sana başlayan bir kitap için önsöz
sana bakmak
bir beyaz kağıda bakmaktır
her şey olmaya hazır
sana bakmak
suya bakmaktır
gördüğün suretten utanmak
sana bakmak
bütün rastlantıları reddedip
bir mucizeyi anlamaktır
sana bakmak
allah'a inanmaktır
YILMAZ ERDOĞAN
çok sevdiğim şiirdir paylaşmak istedim başlığınızda birde kendi sesinden dinleyin tek kelime süper muhabbetlerimle ______________ İlim, kendini bilmektir.
|
|
↑
|
|
|
-
afilliyanlizlik
Uzman Üye
Konum: Gizliilimler açılana kadar protesto ediyorum. Bu mucadele uğruna gerekirse silinir giderim...
|
05.10.2008, 20:00 (UTC) Mesaj konusu: |
|
|
merhabalar...yeni sayfamız az önce eklenmiştir konusu bana gelen elektronik posta üzerinden sorulan vede düşündürücü soru tek bir sorudan ibarettir bir genç neden intahar eder... buyrun benim kalemimden nedenler burdan okuyun ...
siddetle tavsiye ediyorum...
http://afilliyanlizlik.tr.gg/ARASTIRMA.htm |
|
↑
|
|
|
-
bir-gulus
Bedava-Sitem Bağımlısı
Konum: Mersin
|
06.10.2008, 06:43 (UTC) Mesaj konusu: |
|
|
SEVEBİLME İHTİMALİ
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman
özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,
solculuk oynamaya başladık..
Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
Ağbilerimizden öğrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
Muş ovasının yalancı maviliğini
Otobüs oluyordum bir süre
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde
Otobüs oluyordum
Bir ülkeden bir iç ülkeye
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
Korkuyordum
Sonra iniyordum otobüsten
Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda
Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği
bir yol üstü lokantasında
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında
Ben seninle herhangi bir insan elinin
terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim
Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!
YILMAZ ERDOĞAN ______________ İlim, kendini bilmektir.
|
|
↑
|
|
|
-
mehtapkilic
Bedava-Sitem Bağımlısı
|
06.10.2008, 12:04 (UTC) Mesaj konusu: |
|
|
Şehit Yavrum
Davul zurna ile yolcu etmiştik
Beraber oynayıp halay çekmiştik
Biz seni vatana asker etmiştik
Son kez öpeyim seni ŞEHİT yavrum
Vatan sana canım feda diyordun
Vatanı canından çok seviyordun
Dileğin kabul oldu Şehit oldun
Son kez öpeyim seni ŞEHİT yavrum
Ağlamam diye sana söz vermiştim
Şehit anası ağlamaz demiştim
Bir düşman kurşunuyla Şehit düştün
Son kez öpeyim seni ŞEHİT yavrum
Tabutunun üstünde bir al bayrak
Tabutuna sarıldım ağlayarak
Kaderimmiş şehit anası olmak
Son kez öpeyim seni ŞEHİT yavrum
Kurşun adres sormazmış ne yapayım
Sen yoksun bağrıma neyi basayım
Gururluyum ben Şehit anasıyım
Son kez öpeyim seni ŞEHİT yavrum
Ana yüreği dayanmıyor işte
Benim gözüm yok sarayda köşkte
Bir ana ne ister evladından başka
Son kez öpeyim seni ŞEHİT yavrum
Gözlerimden yaş değil kan akıyor
Evlat acısı bağrımı yakıyor
Yavrum tabutundan kanlar akıyor
Son kez öpeyim seni ŞEHİT yavrum
Kardeşlerin baş ucunda duruyor
Bacın,Eşin saçlarını yoluyor
Baban evlat acısıyla yanıyor
Son kez öpeyim seni ŞEHİT yavrum
Yavrum Şehit oldun gençlik çağında
Yetim yavrun Eşinin kucağında
Sanki bayram var ana ocağında
Son kez öpeyim seni ŞEHİT yavrum
Haberi duyanlar koşup geliyor
Herkes Allah rahmet eylesin diyor
Oğul senin acın bana yetiyor
Son kez öpeyim seni ŞEHİT yavrum
Cenaze namazını kılıyorlar
Sinemi bölük bölük bölüyorlar
Artık seni benden ayırıyorlar
Son kez öpeyim seni ŞEHİT yavrum
Bir yavruyu anasından ayırmak
Olur mu hiç bu acıya dayanmak
Tek tesellim Şehit anası olmak
Son kez öpeyim seni ŞEHİT yavrum
Oğul,oğul beni duyuyormusun
Tabutunda rahat uyuyormusun
Mekanın cennet,uğurlar olsun
Son kez öpeyim seni ŞEHİT yavrum
Bir Mehmet ölür bin Mehmet’cik doğar
Ey evladı Şehit düşen analar
Anlarsa beni bir tek onlar anlar
Son kez öpeyim seni ŞEHİT yavrum
Dinleyin,Vatan sahipsiz değildir
Benim yavrum ölü değil ŞEHİTTİR
Şehitler ölmez Allahım ŞAHİTTİR
Son kez öpeyim seni ŞEHİT yavrum
25 –Mayıs-2008
Salim Şengül |
|
↑
|
|
|
-
bir-gulus
Bedava-Sitem Bağımlısı
Konum: Mersin
|
07.10.2008, 06:34 (UTC) Mesaj konusu: |
|
|
AŞK HAYATI
Sevmek gibi geliyordu her şey,
sevmek gibi gidiyordu kadın
adının anlattığı, canın tenini yakmasıydı
bir bulut evet ama aslolan
bulutun suyu yağmasıydı...
"Bir insanı sevmekle başlıyordu her şey"
ve boşanmak için
en az iki şahit gerekiyordu
YILMAZ ERDOĞAN
çok sevdiğim bir şiir daha ______________ İlim, kendini bilmektir.
|
|
↑
|
|
|
-
bir-gulus
Bedava-Sitem Bağımlısı
Konum: Mersin
|
09.10.2008, 17:15 (UTC) Mesaj konusu: |
|
|
HOŞÇAKAL ANLATICI
kolları kesiliyor
takatten
alt kattan sesler
ve penceresinde kız çocuğu bir fesleğen kokusu
inadından olacak
evcil daralmaların
kuş yüreğinin içinde bir kafes besler
nefes almadan
sadece vererek koşar
boylu boyunca yaşamanın içine
zira
soyulunca anlaşılıyor asıl
portakalın mucizesi
hoşçakal tabiat
sağol hatırlattığın için
hoşçakal bilim
elimde
binlerce cevapsız kalmış ahize
yüze kapatılmış yüzlerce telefon
hoşçakal anlatıcı
yerini bulamadım anavatanımın
sesinin haritasında
anlattığını anlayamadım beni affet
doğduğum yer biraz sapa
bilirsin
iki kere hoşçakal der
bütün romantikler
hoşçakal anlatıcı
hoşçakal!
YILMAZ ERDOĞAN ______________ İlim, kendini bilmektir.
|
|
↑
|
|
|
-
siirlerleyasamak
Bedava-Sitem Bağımlısı
|
09.10.2008, 17:18 (UTC) Mesaj konusu: |
|
|
ACILAR DENIZI
Ben acılar denizinde boğulmuşum
İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını
Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını
Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını
Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
Yılların içimde bıraktıklarını...
Ümit Yaşar Oğuzcan |
|
↑
|
|
|
-
zeynelun
Acemi Üye
|
10.10.2008, 13:43 (UTC) Mesaj konusu: |
|
|
arkadaşlar ne kadar güzel şiir yazmışlar, gerçekten her biri birbirinden güzel, ellerine sağlık |
|
↑
|
|
|
-
bir-gulus
Bedava-Sitem Bağımlısı
Konum: Mersin
|
10.10.2008, 19:47 (UTC) Mesaj konusu: |
|
|
BELKİ BEN
Belki ben
o günden
çok daha evvel,
köprü başında sallanarak
bir sabah vakti gölgemi asfalta salacağım.
Belki ben
o günden
çok daha sonra ,
matruş çenemde ak bir sakalın izi
sağ kalacağım...
Ve ben
o günden
çok daha sonra:
sağ kalırsam eğer,
şehrin meydan kenarlarında yaslanıp
duvarlara
son kavgadan benim gibi sağ kalan
ihtiyarlara,
bayram akşamlarında keman
çalacağım...
Etrafta mükemmel bir gecenin
ışıklı kaldırımları
Ve yeni şarkılar söyleyen
yeni insanların
adımları...
NAZIM HİKMET ______________ İlim, kendini bilmektir.
|
|
↑
|
|
|
-
mehtapkilic
Bedava-Sitem Bağımlısı
|
10.10.2008, 22:06 (UTC) Mesaj konusu: |
|
|
BASİT YAŞAMAK
Basit yaşayacaksın.
Mesela susayınca su içecek kadar basit.
Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında.
Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
tek bir düğme, tek bir cümle gibi;
sevince lafı dolandırmadan söylediğin
“seni seviyorum” gibi.
Basit bir öpücük yetecek sana;
basit sıcak bir öpücük
ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin.
O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını,
o öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını.
Kabak çekirdeği verecek sana
rakamların veremediği mutluluğu.
El yazısıyla yazılmış eğri büğrü bir mektup olacak
en değerli kağıdın;
hep yanında taşıdığın,
atmaya kıyamadığın.
İki harekette giyiniverecek,
iki harekette soyunuvereceksin.
Kısacık olacak uyanman
ve yola çıkman arasında geçen süre;
kısacık olacak
sıcacık kollara dolanman
ve yolculuklara çıkman arasında geçen süre.
Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını;
bakışların bile anlatabilecek kendini.
Beklentilerin de basit olacak.
Kaf Dağı’nın önünde bekleyecek mutluluklar.
Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını;
ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana
en ucuz aşk romanını.
Pankreasının sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini.
Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken.
Bir kaşarlı tost olacak aradığın
nasıl oturacağını bilemediğin sofrada;
parmakların olacak en kıymetli çatalın.
Yine, aynı parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri.
İskender’in kılıcı duracak avukat rehberinin yanında.
Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana
kontrplak bir gitarda, doğru basılmış bir
“fa diyez”in mutluluğunu.
Makyajın ilk “a” sına kadar bilmen yetecek.
Temizlik kokacak en pahalı parfümün
“Bilmiyorum” diyebileceksin bilmediğinde
ve çok normal olacak onu da bilmeyişin.
Tek dereden su getirmen yetecek,
bir “istemiyorum” diyebilmeye.
Ne durduğu farketmeyecek abanın altında.
Saatin, sadece saati gösterecek;
Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın.
Küçük bir not defteri olacak bilgini en hızlı sayan.
Basit yaşayacaksın, basit.
Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi
basit... |
|
↑
|
|
|
-
kralmustak
Uzman Üye
|
11.10.2008, 07:27 (UTC) Mesaj konusu: |
|
|
Çok Güzel Paylaşımlar.Teşekkürler. |
|
↑
|
|
|
-
sinifogretmenimiz
Bedava-Sitem Bağımlısı
|
12.10.2008, 09:48 (UTC) Mesaj konusu: |
|
|
GÜLÜŞÜN EKLENİR KİMLİĞİME
Gün biter gülüşün kalır bende
anılar gibi sürüklenir bulutlar
Ömrümüz ayrılıklar toplamıdır
yarım kalan bir şiir belki de
Aykırı anlamlar arayıp durma
güz biter sular köpürür de
kapanmaz gülüşünün açtığı yara
uçurum olur cellat olur her gece
Her gece yeniden bir talan başlar
acı ses olur, ses deli bir yağmur
eski bir eylüle gireriz böylece
Sığındığım her yer adınla anılır
ben girerim, sokağı devriyeler basar
bir de gülüşün eklenir kimliğime |
|
↑
|
|
|
-
bizimogretmen
Bedava-Sitem Bağımlısı
|
13.10.2008, 19:24 (UTC) Mesaj konusu: |
|
|
Bir Can
Bir can düştü yola
Sevda yoluna
Bir can düştü çöle
Susadı aşka
Bir can düştü denize
Hasret kaldı sevda bahçesine
Bir can çıktı gurbete
Mola verdi sevda dolu yürekte
Bir can ruha inat
Göğe çırptı kanat
Ulaştı semaya
Girdi duygu yüklü bulutlara
Yağmur oldu
Düştü, Düştü, Düştü
Sevenler diyarına
Bir can aradı aşkı
Aradı cananı
Aradı mutluluğu
Bir can düştü yola
Sevda yoluna
Mutluluk yoluna
Çok canlar gitti bu uğurda.
Hayrullah Paşalıoğlu______________ |
|
↑
|
|
|
-
sinifogretmenimiz
Bedava-Sitem Bağımlısı
|
14.10.2008, 13:29 (UTC) Mesaj konusu: |
|
|
ANNESİ ÇALIŞAN ÇOCUĞUN AĞIDI
Attım. Boyalar ne işe yarayabilir
Yalnızlık için karadan başka
Hangi rengi kullanabilirim
Kuru masa, donuk tavan, somurtuk halı
Solgun durmalı resimlerim
Pencerem kuşları çekmiyor
Soluğu azaldı nergislerin
Üç tarak olsa taranmaz Yuku-Lilinin saçları
Ben annesi çalışan bir çocuğum
Yollarda damlarda eski yazdan kalma
Mavi çizgileri kar gelir kapatır
Sustum. Sevincin sesleri de
Bir iki deneyip susacak
Duvar diplerinde kedisel çığlıklar
Bahçelerde çirkin kasımpatları açmalıdır
Gülten AKIN |
|
↑
|
|
|
-
siirlerleyasamak
Bedava-Sitem Bağımlısı
|
15.10.2008, 16:55 (UTC) Mesaj konusu: |
|
|
O ARTIK SİİRLERİ VE EŞSİZ ESERLERİYLE YAŞAYAN ÖLÜ
Hangi mahallede imam yok,
Ben orada öleceğim.
Kimse görmesin ne kadar güzel,
Ayaklarım, saçlarım ve her şeyim.
Ölüler namına, azade ve temiz,
Meçhul denizlerde balık;
Müslüman değil miyim, haşa,
Fakat istemiyorum, kalabalık.
Beyaz kefenler giydirmesinler,
Sızlamasın karanlığım havada.
Omuzlardan omuzlara geçerken sallanmayayım,
Ki bütün azalarım hülyada.
Hiçbir dua yerine getiremez,
Benim kainatlardan uzaklığımı.
Yıkamasınlar vücudumu, yıkamasınlar,
Çılgınca seviyorum sıcaklığımı...
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA. |
|
↑
|
|
|
|